Buradasınız

Maraş'ın İngilizler Tarafından İşgali

İtilaf Devletlerinin lideri durumundaki İngiltere, I. Dünya Savaşı öncesinde ve savaşın ilk dönemlerinde müttefiki olduğu devletlerle yaptığı gizli antlaşmalara uygun hareket etmek istemedi. Özellikle Musul ve çevresinin Fransızlara bırakılmasını doğru bulmuyordu. Bu yüzden hızla hareket ederek, yapılan gizli antlaşmalara aykırı olarak Musul ve çevresini işgal etti. Rusya’nın savaştan erken çekilmesi bir noktada İngiltere’nin Osmanlı coğrafyasında ve Akdeniz havzasında daha rahat hareket etmesine imkân verdi. Fransa’nın Suriye ve Lübnan’a yerleşmesinin ardından petrol bölgelerinin güvenliğini sağlamak amacıyla Maraş, Antep ve Urfa bölgesini işgale hazırlandı. Ortadoğu ve Anadolu’nun doğusundaki bu planlarına ek olarak Batı Anadolu’da özellikle İzmir ve çevresinde güçlü bir İtalya yerine daha zayıf bir devlet olan Yunanistan’ın varlık sürmesini kendi çıkarlarına uygun görüyordu.

İngilizler, menfaatleri çerçevesinde Mondros Ateşkes Antlaşmanın hükümlerini uygulamaya koydular. Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7. Maddesine dayanarak 22 Şubat 1919 günü Maraş’ı işgal ettiler. Maraş’a gelen İngiliz İşgal Kuvvetlerinin başında Max Andriyo vardı. Max Andriyo’nun komutasında şehre gelen askeri birliklerin tamamı bir süvari alayından ibaretti. Bu süvari alayının büyük bir kısmını, Hintli Müslümanlardan olan subay ve erler oluşturuyordu. Hintli askerlerin ayaklarında çizmeleri, üstlerinde yün kumaştan elbise, başlarında beyaz takke ve yine aynı kumaştan takkeleri saran sarıklar vardı. İngilizler, işgal bölgesinde halkın tepkisini azaltmak amacıyla yanlarında Müslüman sömürgelerden getirdikleri askerleri bulunduruyorlardı.

İngilizlerin Maraş’ı işgali sürecinde büyük çaplı olaylar olmadı. Bunun iki nedeni vardı, birincisi İngiliz işgal kuvvetleri komutanı ve  diğer subaylar, Ermenilerin tüm çabalarına rağmen iddia ettikleri yalanlarına inanmamışlardı. Öbür taraftan şehrin asayişine önem vermiş ve anlaşmazlıklarda Türkler ile Ermeniler arasında  bir tarafı tutmamışlardı. İkinci olarak işgalin geçici bir süre olduğunu söylemişlerdi. Bu süre içerisinde de Türk ve Müslüman ahalinin milli ve manevi hassasiyetlerine uygun davrandılar. Tabi ki Türklerle İngilizler arasındaki ilişkilerin en azında çatışma ortamına dönüşmemesinde; Maraş’ın en önemli kanaat önderlerinden biri olan Şeyh Ali Sezai Efendi ile İngiliz İşgal Kuvvetleri Siyasi Komiseri olarak Maraş’ta görev yapan Mısırlı Müslüman Subay Hasan Rufai arasındaki ilişki de etkili oldu.  İngilizler, Hasan Rufai Bey aracılığıyla Şeyh Ali Sezai Efendi üzerinden Maraş halkının niyetini, düşüncesini ve beklentisini öğrenip ona uygun davrandılar. Şeyh Ali Sezai Efendi ise kendisinden Osmanlı Türkçesi dersi alan İngiliz İşgal Kuvvetleri Subayı Yüzbaşı Hasan Rufai’den edindiği bilgileri Maraş halkıyla paylaştı. Ermenilerin, Türklerin mallarını ele geçirmek için yaptıkları türlü hile ve yalanların ortaya çıkarılmasında, Ermenilerin İngilizleri Türklere karşı kışkırtmaya çalışmalarında başarısız olmalarında bu ikili ilişki etkili oldu. Buna rağmen bazı Ermeniler, Fındıcak, Zeytun, Yenicekale ve Fırnız gibi bölgelerde çeteler kurup Türk ahaliye karşı saldırılarda bulundular. Şehrin çevresindeki köylerde de Ermeniler, Türklere saldırmaya devam ettiler.

Ermeniler, şehir merkezinde İngiliz İşgal Kuvvetlerinden gerekli desteği bulamamış olmalarından hiç memnun değillerdi. Özellikle mahkemelerde haksız çıkmaları, şehir içinde yaşanan olaylarda İngilizlerin Türklere karşı kendilerinin tutmamalarından memnun değillerdi. İngiliz İşgal Kuvvetlerinin tutumu, kurmayı düşündükleri Büyük Ermenistan Krallığı’nın bir parçası olarak gördükleri Maraş’ta onları hâkim güç haline getirmeyecekti. Bir süre sonra başta Agop Hırlakyan olmak üzere Ermenilerin ileri gelenleri, İngiliz İşgal Kuvvetleri komutanından duydukları rahatsızlığı dillendirmeye başladılar. Ardından İtilaf Kuvvetleri Doğu Akdeniz Komutanlığı nezdinde şikâyetlerde bulunmaya başladılar. Ermenilerin, şikâyet mektupları ve telgrafları zamanla İstanbul’daki İşgal Kuvvetleri karargâhına ulaşmaya başladı.

İngilizler, Maraş içerisinde halkı galeyana getirecek faaliyetlerde bulunmaktan uzak durdular. Bu durumun birçok nedeni vardı. Ermenilerin nüfus olarak Türklere oranla çok az olduğunu biliyorlardı. Maraş dâhil birçok şehirde Ermenilerin iddia ettikleri gibi halkın kahir ekserinin Müslümanlardan olduğunu görüyorlardı. Bu yüzden Ermenilerle iş yapmak yerine bölgede Kürtçülük faaliyetlerini desteklemeyi daha doğru görüyorlardı. Bu çerçevede Maraş’ta Türkler ile Ermeniler arasında büyük çatışmaların yaşanmasını engelleyecek bir politika güden İngilizler, Binbaşı Edward Noel’i Maraş, Malatya ve çevresinde Kürtçülük faaliyetleri yürütmekle görevlendirdiler. Binbaşı Edward Noel, Maraş’ta İngiliz işgalinin devam ettiği dönemde Pazarcık’a gelip Atmalı Aşireti’nin reisi Paşa Yakup Hamdi ve yine Sinemilli Aşireti’nin reisi Tapo Ağa ile görüşmeler yaptıktan sonra Elbistan üzerinden Malatya tarafına geçti. İngilizlerin bölgedeki Kürtçülük faaliyetleri cumhuriyetin ilanından sonraki yıllarda da devam etti.

Maraş’taki Ermenilerin işgal kuvvetleri komutanından duydukları rahatsızlığı bildiren telgraflar, İstanbul’a ulaştığı dönemlerde Musul ve Suriye konusunda İngiltere ve Fransa arasında çıkar çatışmaları yaşanıyordu. Fransa gizli antlaşmalara uygun davranılmasını talep ederken İngilizler buna yanaşmıyor İngiliz İşgal Kuvvetleri, sekiz aylık işgal süresince Ermenilerin tüm kışkırtmalarına rağmen Türk halkıyla karşı karşıya gelmemeye dikkat ettiler.